
Son yıllarda internet üzerinden özellikle gençlerin ve ekonomik zorluk çekenlerin komisyon karşılığı IBAN'larını kullandırmaları sonucu, kişilerin banka hesaplarını veya IBAN numaralarını üçüncü kişilere bir menfaat karşılığında kullandırması olarak bilinen "IBAN kiralama" eylemleri kapsamında yargılamalar da yaygınlaşmıştır. Bu tür eylemler, genellikle yasa dışı bahis, nitelikli dolandırıcılık veya kara para aklama gibi ciddi suçların finansal altyapısını oluşturmaktadır. Hukuki süreçte en kritik mesele, hesabını kullandıran şahsın bu suçların işlenişindeki kastının tespiti ve ceza sorumluluğunun sınırlarının belirlenmesidir. Bu başlık özellikle ortaya çıkan hukuki sorunlara odaklanmaktadır.
Hesabını kiralayan kişi, somut olayın özelliklerine göre genellikle aşağıdaki suçlardan bir veya birkaçı ile yargılanmaktadır:
Ceza Hukukunun temel ilkesi gereği, bir fiilin suç oluşturması için failin o suçu bilerek ve isteyerek işlemesi, yani kastının bulunması gerekir. "IBAN Kiralama" vakalarında kastın tespiti büyük zorluk taşır ve dosyadaki tüm delillerin titizlikle incelenmesini gerektirir.
Failin, hesabının bir suçun işlenmesi için kullanılacağını kesin olarak bilmesi ve bunu istemesi durumunda doğrudan kast mevcuttur. Bu durum genellikle şüpheye yer bırakmayacak delillerle ispatlandığında (örneğin, suç örgütü ile organize bir iletişim veya faaliyette bulunma) en ağır cezai sorumluluk doğar.
Yargıtay ve yerel mahkeme kararlarında en çok tartışılan nokta olası kasttır. TCK m.21/2 uyarınca olası kast, "kişinin suçun kanuni tanımındaki neticeyi öngörmesine rağmen fiili işlemesi"dir. IBAN kiralama olayında olası kast, şu emarelerle belirlenir:
Menfaat Temini: Hesabın belirli bir ücret veya komisyon karşılığında kiralanmış olması. Bir menfaat temini varsa, kişinin şüphe duyması ve neticeyi kabullenmiş olması ihtimali güçlenir.
Aşırı Şüpheli İşlemler: Hesaba gelen ve çıkan para miktarlarının kişinin ekonomik durumuyla orantısız olması, transferlerin sıklığı veya gönderici/alıcıların yurt dışı/yasa dışı bahis siteleri olması gibi.
Savunmanın İnandırıcılığı: Kişinin savunmasının makul ve hayatın olağan akışına uygun olup olmadığı. "Hesabımı ne amaçla kullandıklarını bilmiyordum" şeklindeki soyut beyanlar, yukarıdaki emarelerle desteklenmediği sürece tek başına beraat için yeterli olmayabilir.
Kolayca Temin Edilebilecek Delillerin Yokluğu: Kişinin, hesabını kullandırdığı şahsın kimliğini, iletişim bilgilerini veya işin mahiyetini kolayca tespit edebilecekken bunu yapmaması.
Somut olayın ağırlığına göre Asliye Ceza ve Ağır Ceza Mahkemeleri nezdinde yürütülen bu tip davalarda, yargılama sürecinde özellikle hesap hareketleri, sanığın ekonomik durumu, menfaat temin edip etmediği ve hesabın kiralanma şartlarına büyük önem verilmektedir.
Uygulamada, yerel mahkemeler, kişinin masumiyet karinesini koruyarak kastın her türlü şüpheden uzak bir şekilde ispatlanmasını aramaktadır. Ancak, özellikle yüksek miktarlı ve şüpheli para hareketlerinin olduğu dosyalarda, kişi makul bir şüpheyi giderecek somut bir kanıt sunamadığında, mahkemeler olası kastla hareket edildiği kabulüyle cezai sorumluluğa hükmedebilmektedir.
"IBAN Kiralama" eylemlerine ilişkin görülen ceza davalarında ceza sorumluluğundan kurtulmak veya en azından cezayı hafifletmek için kastın olmadığına dair savunmanın çok güçlü delillerle desteklenmesi şarttır. Hesabını kiraya veren kişinin, bankacılık sistemi ve hukuki sonuçları göz ardı ederek sadece "para kazanma" saikiyle hareket etmesi, çoğu zaman olası kastın varlığına işaret eden önemli bir emare olarak değerlendirilebilmektedir.
Soruşturma aşamasında şüphelinin, kovuşturma aşamasında ise sanığın durumu empatiyle analiz edilerek, hesap hareketlerinin dökümü ve savunmanın hukuki gerekçelerinin Yargıtay kararları ışığında hazırlanması hayati öneme sahiptir. Ceza davalarında olayın tüm yönleriyle ele alınışı, adaletin tecellisi için en önemli adımdır.
Yargıtay 8. Ceza Dairesi E. 2024/24160, K. 2025/3482, T. 30.04.2025 Tarihli İlamı
Bu karar, özellikle harçlığını çıkarmak isteyen öğrencilerin veya gençlerin durumuna ışık tutması açısından önemlidir.
Olayın Özeti: Sanık, bir iş ilanı üzerine kendisiyle iletişime geçen kişilerin teklifini kabul eder. Teklife göre, sanığın banka hesabına gelen paraları, belli bir komisyon karşılığında başka hesaplara göndermesi gerekmektedir. Üniversite öğrencisi olan sanık, savunmasında harçlığını çıkarmak için bu teklifi kabul ettiğini ve dolandırıcılık amacıyla hareket etmediğini, kendisinin de kandırıldığını belirtmiştir.
Beraat Gerekçesi: Yargıtay, sanığın savunmasının aksine, suça iştirak etme kastıyla hareket ettiğini gösteren başkaca somut ve inandırıcı bir delil bulunmadığına hükmetmiştir. Kararda, sanığın sadece para akışına aracılık etmesinin, dolandırıcılık suçunun manevi unsurunun (kast) oluşması için yeterli olmadığı vurgulanmıştır. Bu nedenle, suç kastının yokluğundan sanık hakkında beraat kararı verilmesi gerektiği belirtilmiştir.
Bir öğrencinin banka hesabını belli bir komisyon karşılığında kullandırdığı olayda dahi, sanığın, hesabın niteliği gereği dolandırıcılık suçunda veya kara para aklamada kullanılacağını bilerek ve isteyerek hareket ettiğine dair yeterli ve şüpheden uzak delil bulunmadığı belirtilmiştir. Yalnızca komisyon almanın tek başına suç kastını ispatlamayacağı, asıl suçun işlenişine iştirak kastının aranması gerektiği vurgulanmıştır.
Bu karar, benzer bilişim sistemi kullanılarak dolandırıcılık veya hırsızlık iddialarında, failin suç kastının somut delillerle ispatlanmasının önemini ve "kandırılma" (hata) savunmasının etkisini gösteren güncel bir içtihattır.
Bu yazı, genel bir hukuki değerlendirme niteliğindedir. Her somut olay, kendi içinde özel şartlara sahiptir ve hukuki danışmanlık bu şartlara göre yapılmalıdır.